Çevrimiçi Dil Sözlükleri

pole position

Temel Çeviriler
İngilizce		Türkçe
position n	(location)	konum, mevki, yer i.
	From his position on the ladder, Henry could see far.
	Henry, merdivenin üzerindeki konumundan (or: merdivendeki yerinden) uzakları görebiliyordu.
position n	(correct location)	tam yerinde, yerli yerinde z.
	The ladder is in position for use.
	Merdiven tam kullanılacağı yerde duruyor.
position n	(opinion)	duruş, görüş, tavır i.
	George has made his position clear.
	Gökhan tavrını belli etti.
position n	(source of power, opportunity)	konum, mevki i.
	Troy uses his position for personal gain.
	Mehmet, mevkisini kişisel çıkarları için kullanıyor.
position [sth/sb]⇒ vtr	(put in place)	yerleştirmek geçişli f.
	Prudence positioned the vase of flowers in the centre of the table.
	The artist positioned his model in the exact pose he wanted to paint.

Önemli bir şeyler mi eksik? Hata bildirin ya da geliştirme önerin.

Ek Çeviriler
İngilizce		Türkçe
position n	(posture)	duruş i.
		durum i.
	Her body was in an uncomfortable position.
position n	(job)	iş i.
		görev i.
	Steve hopes for a position in sales.
position n	(situation)	durum, vaziyet, hal i.
		pozisyon i.
	The vote leaves some legislators in an awkward position.
position n	(strategic military location) (askeri)	mevzi i.
	The platoon chose a position on a hill.
position n	(chess pieces) (satranç)	pozisyon i.
	Gary moved his pawn into a favourable position.
position n	(ballet posture) (bale)	duruş i.
	The dancers returned to first position.
position n	(sports: player location) (spor)	pozisyon i.
	My nephew is a keen footballer, but I'm not sure what position he plays.
position [sth/sb] vtr	(arrange to advantage) (avantajlı bir pozisyona, vb.)	koymak f.
	This merger positions the company to become the market leader.
position [sth/sb] as [sth]⇒ vtr	(product, business: identify as)	olarak tanımlamak f.
	The chef is positioning his new restaurant as a gourmet dining venue.
	The company is positioning its product as this season's must-have gadget.
position [sb/sth] as [sth] vtr + prep	(regard or portray as)	olarak resmetmek f.
		olarak tasvir etmek f.
		olarak tarif etmek f.
	Traditional fairy tales often position the stepmother as a villain.

Önemli bir şeyler mi eksik? Hata bildirin ya da geliştirme önerin.

Bileşik Şekiller:
İngilizce		Türkçe
apply for a job, apply for a position v expr	(reply to employment advertisement)	işe başvurmak, iş başvurusu yapmak, iş başvurusunda bulunmak f.
	My only task for today is to apply for a job.
hold your position v expr	(stay in place)	yerinde kalmak f.
		yerinden kıpırdamamak f.
	Just hold your position till I arrive.
missionary position n	(sex position: man on top of woman)	misyoner pozisyonu i.
	Most mammals use a rear-entry position for sex; humans prefer the missionary position.
put [sb] in an awkward position v expr	(cause [sb] social embarrassment)	(birisini) tuhaf/zor bir duruma düşürmek f.
	Her thoughtless remarks about Janet put us all in an awkward position.

Önemli bir şeyler mi eksik? Hata bildirin ya da geliştirme önerin.

pole position' sözcüğü/sözcükleri ile ilgili forum tartışmaları:

• Go to Preferences page and choose from different actions for taps or mouse clicks.

"pole position" için Google Çeviri'nin tercümesine göz atabilirsiniz.

Diğer dillerde: İspanyolca | Fransızca | İtalyanca | Portekizce | Romence | Almanca | Hollandaca | İsveççe | Rusça | Polonyaca (Lehçe) | Çekçe | Yunanca | Çince | Japonca | Korece | Arapça